Hasta olmak kimsenin istemediği ve istemeyeceği tek şeydir sanırım. Ben de geçenlerde ağzımdan küçük bir operasyon geçirdim. Çok şükür şimdi iyiyim. Bir kez daha söylüyorum ki, hayatta sağlıktan daha değerli hiçbir şey yok. İnsanın neresi ağrıyorsa canı orada atıyor. Allah çaresiz hastalıklar vermesin diyelim.Hasta olmanın belki de tek ve en iyi yanı, her türlü şımarıklık yapma hakkına sahip olmanız. Etrafınızdakiler sizin için pervaneyken, bunu belki çok ayıp ama 🙂 biraz kullanmanız. Hatırladığım bir anımı da yazmadan geçmek istemiyorum burada. Neden bilmiyorum ama sıcacık bir anı olarak taptaze durur hafızamda. İlkokul 3. sınıftayken su çiçeği olmuştum. Saç diplerim de dahil bütün vücudum kabarmış ve su toplamıştı. Saçlarım uzun,birbirine dolaşmış ama dipleri su topladığından taramak mümkün değil. Tarakla üstten üstten diplerine değmeden taranıp toplanıyordu. Bu arada geçirenler bilir, suçiçeği oldukça kaşıntılı bir hastalıktır. Ama kaşıdığınızda da iz bırakır cildinizde. Ev halkı kaşımayayım diye başımda nöbet bekliyor. Nurlar içinde yatsın annem işi olduğunda beni ağabeyime emanet ediyor, kaşımasın dikkat et diye.
Hiç unutmuyorum pembe poplin bir pijama almıştı anneciğim bana, kurdeleleri olan. O pijamayı hiç unutmam. Niye bilmiyorum ama unutmam onu işte. Belki de orada olayın ana fikri çok sevildiğinizi bilmenize rağmen bunun açıkça ifade edilmesidir, hastalığı dahi cazip kılan. Duygular saklanmaz, ilgi üzerinize ve çok açıktır.
İşte ta o yaşımdan bu yana sanırım ikinci kez yaptım bu şımarıklığı. Ne zamandır gitmek isteyip de bir türlü gidemediğim Kadınlar Pazarı maceramı bu küçük operasyondan bana kalan güzel bir anı olarak kattım hayatıma. Canım babangam benimle ilgilenmek için iki gün iş yerinden izin almış. Çorbamı ısıtıyor, suyumu ayağıma kadar getiriyor. Anlayacağınız kraliçeler gibiyim. Çektiğim ağrıyı unutacak kadar bir ilgi sarhoşu olmuşum. Çocuklar sırçadan yapılmışım her an dağılacakmışım gibi davranıyorlar.Vay be dedim,iyiymiş. Dedim ya şımarıklık had safhadayken haydi dedim babangama ben yatmaktan çok sıkıldım, beni biraz gezdir. Sen çocuk musun ki seni gezdireyim demesine fırsat bırakmadan programı önüne koyuverdim. Ne zamandır gitmek istiyorum, Fatih’e gidelim Kadınlar Pazarını gezelim dedim. Ben zaten kafamda tek tek sıralamayı yapmış olayın havasına girmiştim bile. Daha önceleri defalarca kere plan yapmıştım zaten. Sabah erken saatlerde arabaya bindik, müziğimizi açtık ve o deli trafiğin içine balıklama dalıverdik. Katılır mısınız bilmem ama özel arabalar insanın sokakta ki evidir bana göre. Orada uyursunuz, yersiniz, gönlünüzce yayılabilirsiniz. Tabii bu arabayı kullanan için geçerli değildir. 🙂Sabah erken saatler de Fatih’e ulaştık. Kadınlar Pazarı İMÇ’ nin karşısında, Bozdoğan kemerlerinin gölgesinde bir sokak. Sağlı sollu büryancılar, tütüncüler, balcılar, kasaplarla dolu. Sabah erken saatte ulaştığımızdan ortalık sakin. Dükkanlar henüz açılıyor, temizlik faaliyetleri sürdürülürken yolu baştan sona bir yürüdük. Hava soğuk ama güneşli. Şükretmek için çokça neden var ve ben çok istediğim bir geziyi en sevdiğimle gerçekleştirmenin şımarıklığı içinde bir sağ tarafta ki dükkanlara bir sol tarafta ki dükkanlara koşturup fotoğraf çekiyorum.
Kadınlar pazarı aslında çoğunluk olarak et pazarı diyebileceğimiz bir yer. Çok eskiden de açıkta kesilip satılan etler ile bir mezbahane şeklindeymiş. Şu gün itibariyle böyle bir durum yok ancak çoğu etin ve sakatatın kapı önlerinde açıkta olması da beni bir parça hayal kırıklığına uğrattı doğrusu. Doğu illerimiz halkının çoğunluğunun pazarı şeklinde, etrafta baharatçılar ve kurucular mevcut. Benim bildiğim adıyla keş, orada yazan adıyla kurut bolca, bunun yanında kuru tarhanalar, Siirt ekmekleri, çeşit çeşit peynirler her yanda sergilenmekte. Köşe başlarında tütün satan amcalar, bal dükkanları, kara kovan balları ve tabii kebapçılar, büryancılar.
Sabahın o saatinde büryan yenir mi diyenlere inat, büryanla kahvaltı eden o yörenin halkı gibi kahvaltımı büryanla yapacak olmanın heyecanı ve hevesi büryana ulaştığımda bir miktar hayal kırıklığına dönüştü. Et kuru geldi bana göre, belki de bir gün önceden kalmış ve tekrar ısıtılmış olduğu içindi. Fakat bu kadar hevesle ve biraz da zorlamayla babangamı sürüklediğimde yedim yuttum. Yanında servis edilen bol köpüklü ayran biraz daha kıvamlı olsaydı işi biraz kurtarabilirdi. Neyse en azından buraya gelip burada bu günü yaşıyorum diye keyfimi hiç bozmadım.Buralara kadar gelip de Vefa’ya boza için uğramamak hainlik olur deyip, yönümüzü o tarafa çevirdik. Vefa her zaman ki Vefa, boza şahane ancak onlar da o eski nostaljik palaks bardaklar yerine daha ince camdan daha küçük bardaklar kullanmaya başlamışlar, bu da biraz beni üzdü açıkçası. Vefa’nın o yıkanmaktan buzlu cama dönmüş kalın camdan bardaklarını seviyordum doğrusu.Fatih’e gelip de Fatih Sarmasını es geçemezdik. Gidip yerinde onu da afiyetle yedik. Süper bir lezzetti doğrusu. O ağır ağabey görüntüsüne inat, son derece hafif, serin, kıvamında bu tatlıyı çok yakın zamanda evde yapıp sizlerle tarifini paylaşacağım.
Fatih’in adının birlikte anıldığı 91 yıllık Barbaros Yoğurtçusu’na gelince küçücük dükkanda yıllardır var olmasının haklı bir sebebi var mutlaka. Manda yoğurdu ve manda kaymağı her lezzet düşkününün rüyalarını süsleyecek lezzette gerçekten.Eğer kaymak seviyorsanız, mutlaka bu kaymağa tapacaksınız. Satın alıp da eve getirirken o kaymak üzerine hayaller kuruyordum. Reçelle, balla, tatlıyla yemek üzerine. Keşke yakın olsa ve sıkça satın alabilsem.
İşte küçük operasyon böyle bir işe yaradı. Yıllardır gitmek istediğim yerlere, büyük bir keyifle gidip deneyimledim. Gün lezzetli ve dolu dolu geçti. Bir kez daha ne kadar güzel ve zengin yiyecek kültürümüz olduğunu düşündüm. Her yörenin kendine özgü yiyecekleri, servis şekli, şivesi ve herşeyden önemlisi sıcak kanlı insanları ile çok güzel bir ülkede yaşadığımızı düşünerek, yine sokaktaki evimiz olan arabamızla evimizin yolunu tuttuk. Kulağımızda radyoda çalan hafif müzik damağımızda yediklerimizin tadıyla.
Sevgiyle…
Etiketler: barbaros yoğurtçusu, büryan kebabı, fatih, fatih sarması, fatih sarması nerede yenir, fatihte lezzet durakları, gurme, kadınlar pazarı, kadınlar pazarında ne yapılır, manda kaymağı
Bir cevap yazın