Pek çok geziyor, pek çok mekana gidiyorum.Her gittiğim mekanı yazma gibi bir alışkanlığım yok.Zaten böyle yapsam sizler de sıkılırsınız, benim için de bu keyif değil azap olur.:)
Ancak gittiğim bazı mekanların öyle enerjileri var ki, girdiğim anda bunu hissedersem evet burayı mutlaka yazmalı ve paylaşmalıyım diyorum. Herkes bu güzelliği fark etmeli, gidip bu keyfi yaşamalı.
Ailenin genç bayanları olarak, 🙂 kuzenler, gelinler ayda ya da üç hafta da bir toplanıp birlikte kahvaltı ediyoruz.Böylece herkes bir araya gelip sohbet edebiliyor.Her toplantımızda da birimiz mekanı seçmekle görevli oluyor.En son toplanmamızda mekan seçme sırası Melike’ciğimdeydi.Melike kuzenimin eşi.Kendisi serbest çalışan bir rehber.Durum böyle olunca seçeceği mekanın çok güzel olacağı zaten baştan belliydi.
Neyse seçilen mekan, Galata’da Velvet Cafeydi.Kule meydanında sayılır neredeyse.Hemen kulenin karşısında ki çıkmazda minicik, sıcacık bir mekan.
Buluşma saatinden neredeyse 30 dakika evvel buluşma yerine ilk gelen olarak sırayı kaptım. Dışarıda hava o kadar soğuktu ki,resmen buz.Koşar adım, can havliyle mekanı arayıp, kendimi içeri atmamda soğuk havanın rolü çok büyüktü.Velvet tabelasını gördüğümde, eski bir dostumu görmüş kadar büyük bir sevinçle içeriye girdim.Tam da o anda sıcacık, son derece samimi ve güler yüzlü iki insanla karşılaştım.Yüzlerinde kocaman bir gülümsemeyle karşıladılar beni, sanki evlerine gitmişim duygusu uyandı içimde birden.
Bu sıcakkanlı insanlar ana oğul, Firuzan Hanım ve Yüksel Bey.İlk tanışma son derece önemlidir benim için, alışveriş için girdiğim bir çok mekandan asık yüzlü satıcılar nedeniyle çok çıkmışlığım vardır.Hatta ev halkı bu konuda beni bazen çok eleştirir, sanane satıcıdan, almayı istediğin şeyi al çık diye.Yok efendim, hizmet sektöründe ki insanın ifadesi önemlidir. İyisi hiç ihtiyacınız olmayanı aldırırken, kötüsü almaya kararlı olduğunuz şeyden soğutur.
Firuzan Hanım yakın geçmişe kadar moda sektöründeymiş, oğlu Yüksel (neredeyse oğlum yaşında olduğundan bir süre sonra hitap bu oldu) annesinin hep hayali olan cafe açma düşüncesini gündeme getirdiğinde Firuzan Hanım hiç ikiletmeden işinden ayrılmış.Anne tarafı Sudan kökenli, baba tarafı Karadenizliymiş Yükselin.
Mekanda geçmişe dair hafızanızda hangi eşya varsa onları görebiliyorsunuz.Eski berjer koltuklar, kahve fincanları, vazolar, sehpalar hatta çanta şekline dönüşen o çok eski pikaplar.Duvarda Yüksel’in anneannesinin gelinliği çerçeve içinde duruyor.Yıllar öncesinden gelen kocaman bir anı çerçeveli olarak karşınızda.Anneanne rahmetli, hemşire mesleğini icra eden çok ileri görüşlü ve hoş görülü bir hanımmış.Ondan bahsederken Yüksel’in gözlerinin içi parlıyor.Belli ki çok seviyormuş anneannesini.
Cafe kış dolayısıyla 10:00 ile 20:30 saatleri arasında hizmet veriyormuş.Yazın bu saatler değişecekmiş.Cafenin geçmişi 3 ay yani bir bebek henüz.Fakat buna rağmen son derece sevilen bir mekan olmuş.Turistler çok ilgi gösteriyorlarmış.Mekanın lavabosunda övgü dolu yazıların bulunduğu onlarca postit vardı.:) Görünce şu tosun edebiyatı aklıma geldi kendi kendime güldüm.:) İlginç bir ayrıntıydı bu da.
Firuzan Hanım’ın dedesi Afrika, Sudan’dan gelmeymiş ve sarayın kahvecibaşısıymış.Dede mesleği sayılan bu işi, modernize edilmiş bir biçimde, buram buram tarih kokan tam da tarihin içinde Galata’da sürdürüyorlar şimdi.Burası aslında biraz da herkesin evi gibi diyorlar.Bunun nedeni de, cafedeki objelerin hemen hepsi eş ve dostun geçmişten gelen eşyaları olmasıymış.Kimi ninesinden kalma kahve fincanını, kimi tabağını, kimi de eskiden gelen şerbet takımlarını getirmiş.Masalarda elde örülmüş danteller var.Çok fazla obje olmasına rağmen, insanı boğmayan aksine içine çekip alan, eskiyle buluşturan bir yer burası.
Kahvaltı servisinin yanında menemen, omlet, değişik kek ve kurabiyeler var burada.Ayrıca her gün Firuzan Hanım bir çeşit çorbayı mutlaka bulunduruyomuş, kış olması dolayısıyla.Öğlen kendilerine yaptığı yemekten, isteyen müşteri olursa ona da ikram ediyormuş.Bir de dillere destan bir kaymaklı un helvası var ki yedim yuttum.
Burası sakin, eskiden kulağınıza aşina müzikleri hafiften dinleyip, kitabınızı, gazetenizi okuyup hayata küçük bir mola verebileceğiniz bir mekan.Arzu ederseniz kahvenizi o binlerce anıyı sırtında taşıyarak günümüze gelmiş, eski fincanlardan birinde içebilirsiniz.Kahvaltı son derece güzel ve yeterliydi, kızarmış ekmek üstü erimiş peynirin üstünde ki zeytinyağı ve kekik çok lezzetliydi.Hem içi hem dışı peynirli gül böreği yumuşacık pamuk gibiydi.
Bu güzel insanları bu güzel mekan için tebrik ediyorum.Oraya ruhlarını koydukları her hallerinden belli.Onlar kek, çay kahve değil daha çok samimiyet, güleryüz ve dostluk satıyorlar gibi geldi bana.Cafeden ayrılırken bizi evlerinden uğurlarcasına kapıya kadar geçirmelerinin başka ne manası olabilirdi ki?
Oralara yolunuz düşerse mutlaka gidin derim, giderseniz o güzel insanlara selamlarımı ve sevgilerimi iletmeyi de sakın ihmal etmeyin.
Sağlık ve mutluluk dolu bir hafta sonu dilerim
Sevgiyle..
Etiketler: galata, galata cafeleri, galata kulesi, galatada nereye gidilmeli, galatadaki mekanlar, nostaljik cafeler, velvet cafe, velvet cafe nerede
Şimdi orada olmak isterdim,imrendim size…
Nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum ama bir gün mutlaka iş edinip gidin bence.Arada güzel şeyler yapmak gerekli Tijen Hanım
Bu akşam Melike beni de götürdü Velvet’e. Sizden de söz etti. İkinizle de tanışmak çok memnun etti beni.
Oğlumu ve kendimi (yıllar sonraki halimizi) gördüm onlarda. Hayalim, böyle şirin bir mekan sahibi olmak bir gün. Kim bilir olur belki… Ve kim bilir sizin gibi bizi de böyle duygu dolu anlatabilen biri olur, o gün 😀
Sevgiyle