Ankara hep sevdiğim, her geldiğimde huzur bulduğum bir yer oldu hayatımda.Yeni değil Ankara ile ilişkim yaklaşık bir 15 yıl önceye dayanıyor.Son yıllarda da Ankaralı mühendisimden dolayı hep bir kavuşma, mutluluk ve keyif oldu Ankara.Artık yarı yarıya bir ayağım burada.
Ankara’ya , aylaklık etmeye geldim bu kez. Buraya her gelişimde, hayatın yavaşladığını, saatlerin sanki daha yavaş ilerlediğini düşünürüm.İstanbul’da güne ancak bir program sıkıştırabilirken, burada gün içine birden fazla program yerleştirmek mümkün.Mekanların, semtlerin birbirine yakın oluşu, zamanı dolu dolu yaşatır hep.Bundan dolayı olsa gerek, Ankara insanı İstanbul’dan sonra daha sakin ve kurallara itaat eden yapısıyla dikkatimi çeker.
Dışarıdan geleni, öğrencisi, sonradan Ankaralı olanı ve gerçek yerli halkıyla tam bir karma topluluk.Kızılay sokaklarında yürürken gördüğüm her insanın yüzünde biraz yalnızlık, biraz sakin bir boyun eğmişlik, biraz da Ankara’yı yiyip yutmuş bir hakimiyet sezdim.Sanki benim dışımda herkes attığı her adımı, sakin ama bilerek atıyordu.Ben o sokaktan öbürüne neredeyse ayağımı sürterek dedim ya tam bir aylaklık modunda dolaştım.Çok da iyi geldi.Bence herkes hayatında bir günü ya da birkaç günü bu şekilde geçirmeli.Gerçek kimliğinden, sorumluluklarından sıyrılıp aylaklık etmeli.Zaman ve program hesabı yapmadan tamamen doğaçlama bir zaman çalmalı kendi hayatından.
Bu şekilde kendisine, hayatına, yaptıklarına ve yapacaklarına dışarıdan hatta yukarıdan kuş bakışı bakma imkanı oluyor.En azından bana öyle oluyor. 🙂
Hep sakin dedim ama seçim dolayısıyla Ankara’da bu kez her zamanki kadar sakin değildi.Adım başı geçen seçim otobüsleri, bangır bangır yüksek sesle yapılan duyurular, İstanbul’dan geri kalmıyordu.Zaten İstanbul’da bu konu ile ilgili dolup gelmişken burada da aynı manzara devam edince yemin ediyorum rüyalarıma girdi o otobüsler ve propaganda şarkıları.
Oysa ki adım başı vitamin deposu arabaların olduğu, taze sıkılıp şişelenmiş, portakal, nar sularının satıldığı bir yer olarak yıllar önce ilk geldiğimde dikkatimi çeken şehir, bu kez seçim arabaları ve seçim müzikleri ile hafızama kazındı.
Neyse size dünümü anlatmak istiyorum aslında.Bakın İstanbul’da bir güne bu kadar program sıkıştırmak mümkün mü siz karar verin.
Sabah saat 09:30 gibi çıkıp Gordion Cookshop’da buluştuk can dostlarla onları hepiniz tanıyorsunuz.İstanbul’dan Ankara’ya arka arkaya transfer ettiğimiz Yasemin ve Aylin.Biri Ordan buradan hayattan diyor, diğeri Kuzinede ekmek kızartıyor. 🙂 Dünya tatlısı dostlarım benim.Bu program belirlenmişken, facebooktan bir mesaj aldım ne zamana kadar buradasın diye soran yine hepinizin bildiği, uzun zamandır severek takip ettiğim, daha bizim kızlar Ankara’ya gelmezden önce Ankaralım dediğim, Narince Neclam.Sağolsun o da geldi.
Bu arada günün en güzel şeyi şüphesiz Defneydi.Aylin’in dünya tatlısı pamuk kızı.Neyse biz dört hanım bir Defne, Cookshopu evimizin oturma odasına çevirip, uzun uzun oturup, sohbet ettik.Çayımızı, kahvemizi içtik yemeğimizi yedik. Defne’yi uyuttuk, uyandırdık, fotoğraflar çektirdik, öpüşüp koklaşıp ayrıldık.Bu arada Yasemin Tuğra için okula gittiğinden fotoğrafta yok.Fotoğrafı da Cookshop da görev yapan bir arkadaşa rica edip çektirdik.Çok net ve güzel olmasa da benim için değerli 🙂
Saat 14:00 gibi Kızılay’a hareket ettim.Saatleri veriyorum ki olayı kavrayın istiyorum.Yıllardır oğlumun gidip, yeri geldikçe bahsettiği Aylak Madam’a gitmekti amacım.Kızılay’dan yürüyerek gittim mekana.Girişi, içerisi, üst katı, arka bahçesi derken düşündüğümden daha büyük bir mekan buldum.Koyu kırmızı ve petrol mavisi renklerin ağırlıklı kullanıldığı, gördüğüm kadarıyla müşteri portföyü öğrencilerden oluşan sevimli bir yer.Işıklandırma, kullanılan objeler, çalan müzik sizi biraz gerçeklerden sıyırıp kendi içinize çekiyor sanki.Bunu dışarı çıktığımda gözüm ışıktan kamaştığında anladım.Hizmet veren arkadaşlarda genç .Menüleri ilginç, mesela en çok ilgi gören yemek Madam Curie ve dondurmalı browniymiş.Sıcak şarap ve limonatalarını da pek övdüler.Ben çok tok olduğumdan önerileri ile tramisu yedim sadece.Lezzeti uçuyormuydu derseniz daha iyilerini yediğimi söylerim bende.Ancak menüde yer alan, ayyaş tavuk, sarışın piliç, acıların danası karnı aç olanlar için kesinlikle denenesi tarifler.
Neyse burada tatlımı yiyip,kahvemi içip sanırım saat 16:00 ya kadar oturduktan sonra kalktım.Asıl gidilecek mekan için buluşma saati yaklaşıyordu.Günün son programı Hattena Hatay Sofrasıydı.Onu bir sonra ki yazımda anlatacağım.
Kıssadan hisse İstanbul’da bir güne bu kadar program sığdırmayı çok mümkün görmüyorum.O nedenle diyorum ki, Ankara, insanı çok yormayan bir şehir.
Ancak, gündüzleri çok güzel de, akşam bir hüzün de basmıyor değil yüreğime.Akşam olup da güneş battımı, bu şehrin sessizliği, el ayağın çekilişi, o sayıp sövdüğüm İstanbul aşkımı da depreştirmedi değil.
Hani Yasemin’in hep yakınıp bahsettiği gibi insanın kulakları martıların çığlıklarını, burnu iyot kokusunu, gözü de o ışıl ışıl namussuz şehri arıyor doğrusu.
Sevgiyle…
Etiketler: ankara, ankara günlerim, ankara lezzetleri, ankara mekanları, ankarada geçan günlerim, aylak madam, bloger, cookshop, gordion, kızılay
benim memleketim.
Çok gidemediğim özlemi ile yandığım yanın memleketimdir orası..
Ne güzel can dostlarla vakit geçirmişsin en güzelide defnemi öpüp koklamışsın ya
Nasıl kıskandım bilemezs,n. Bilirsin azıcık kıskanırım sevdiklerimi..
Azıcık mı dediğini duyar gibiyim ..hhahahahahaha kahkahamla çınlatayım kulağını..
Bak ne diyeceğim bir gün bir günlüğüne beraber kaçalım mı istanbuldan benim canım ankara ma ne dersin belki seninle olursa bir günde olsa giderim meleketime..
Sen gezdikçe banada bir heves geliyor bırak işi şöyle gönlünce gez keyif yap diye. Dün zaten takipteydim sizi ah ahhh diyerek… Gönlünce gez keyfini çıkar Ankara ‘nın ne yazık ki ben hep iş için sabah gidip akşam dönüyorum kucak dolusu sevgiler…
Güler hanım bir sonraki gelişinizde gurubu biraz daha büyütsek mi acaba :))
Ne güzel anlatmışsınız.Ağzınıza sağlık.Her ne kadar İstanbulun yerini tutmasa da güzel Ankaramıza tekrar bekleriz:)
Ne güzel bir gün olmuş. Gerçekten de böyle bir programı istanbul’da yapmak biraz zor. Ya bütün mekanlar birbirine yakın olacak ya da trafikte koşturmaktan perişan olacaksın. Yine de seviyoruz bu şehri, ayrılmak zor.