Haytalya Tramisu Ballı Gemici Böreği Şeyh-ûl Mahşî Doyuran Pasta

Şeyh-ûl Mahşî

Ana Yemekler / 29 Haziran 2015

Son Yazılar

Kıymalı Gözleme

Gözleme bilirmisiniz? Tabii ki bilirsiniz.Bilmeyen de yoktur.Eskilerin, köy kültürü görmüş, köyde bulunmuş, o güzel doğal ortamı yaşamış insanların daha iyi bildiğine de eminim.

Kıymalı Gözleme

Zaten dikkat edin eskiden basit, avam bulunan hatta belki de hor görülen çoğu şey moda oldu.Ben kendi çevremden biliyorum ki dile getirilmese de köy hayatını, köy ürünlerini, bazı gelenekleri modası geçmiş, kötü kokulu basit ve aciz görenler şimdi nerede otantik, geleneksel ürün, mekan varsa oraya gidiyorlar.Ne oldu da bütün bunlar moda oldu bilmiyorum.Ancak ben kendimi bildim bileli severim en basit ve doğal olanı.Pırıl pırıl parlayan mumlanmış elmaya, dalından yere düşmüş, minicik, şekilsiz ama mis kokulu, tatlı elmanın tercih edilmesi gerektiğini  bilirim.

Çok şükür bir köyü olup, köy hayatını çocukluktan itibaren görmüş biriyim.O köyde yaşayan insanların çatlamış, nasır dolu ellerine dokunulduğunda bir tahta sertliğinde ama bir toprak bereketinde, anne eli lezzetinde olduğunu da bilirim.O insanların yazdan kışa yaptıkları hazırlıkları, yoktan var ettikleri güzellikleri de bilirim.Bir araya gelip yaptıkları yufka ekmekleri kilerlerinde üst üste dizdiklerini,  fırınlarda pişirdikleri mis kokulu köy ekmeklerini de bilirim.Ağıla girip sağdıkları koyun sütünden yaptıkları peynirlerin, yoğurtların kıymetini ve lezzetini de bilirim.

Bütün bunların yazılma sebebi şu basit gözlemedir aslında.Uzun yollarda mola yerlerinde ilk yenilesi şey olarak göze çarpan gözleme ve ayran ikilisinden.O gözlemeler ki, içleri çoğu zaman boş, kalın hamur şeklinde yediğimiz.Artık lüks muhitlerde bile çoğu cafenin vitrinine vitrin mankeni gibi oturtulan gözleme yapan teyzelerin elinden çıkan gözlemedir bu yazının sorumlusu.Basit ama geleneksel.Nerdeyse bütün tatil beldelerinde, tatil köylerinde açılıp işletilen ve dolup taşan gözlemedir sorumlu olan.Hani peynirliden, patatesliye, otlusundan tahinlisine haşhaşlısına, canınızın çektiği, aklınızın erdiği, hayalinizin sınırları ile sınırı olan gözleme.

Nasıl Bir Yaşlı Olmalı,Ya da Olmamalı?

Acaba doğru soru, nasıl bir yaşlı olmalıyız mı, yoksa nasıl bir yaşlı olmamalıyız mı? Önce buna karar vermek lazım.

Zaman hızla aktığından, elbet herkes bir gün yaşlanacak.Hatta yaşlanmak şanslı insanların başına gelen bir durum da diyebiliriz.Çünkü onu kısmet edip yaşatan da Allah.Her yaş ayrı güzel, her yaşın bir güzelliği var klasik söylemlerinin tersine, ilerleyen yaşlarda çıkan sağlık problemleri tabii ki kimsenin arzu ettiği bir durum değil, ancak kaçınılacak ve engel olunacak bir durum da değil.

Nasıl Bir Yaşlı Olmalı?

Daha genç yaşlardan itibaren sağlıklı beslenip, zararlı alışkanlıklardan uzak durup, spor yapıp stressiz bir hayat sürme şansınız olduysa belki daha rahat bir yaşlılık geçirebilirsiniz.Yoksa hiç şansınız yok demeyeceğim tabii ki.Çünkü bana göre en rahat yaşlı, stressiz ve rahat bir bünye ile yaşamış ve yaşlanmış olandır.Kısacası kaba tabirle, gamsız olan insanlar daha az yaşlanıyor bana göre.

Bunu okuyan henüz çok genç olan arkadaşlarım size çok uzak gelen bu ifadeler emin olun sandığınız kadar uzakta değil.Zaman o kadar acımasız ve haince bir hızla akıp gidiyor ki, bunu fark ettiğinizde zaten yaşlı sıfatını kazanmış oluyorsunuz

Şimdi bu yazı da nereden çıktı derseniz bugün mutfakta yemek yapıyorum, bir yandan da açık olan tv yi radyo gibi dinliyorum.Bir kanalda magazin programı var ve çok ünlü birini gösteriyor.Zamanında Türkiye’yi sallamış, hayran kitlesi çok büyük yakışıklı bir sanatçının bugün geldiği durum içimi acıttı resmen.Kuyruğu dik tutmaya çalışsa da bitmiş bir bünye, zor konuşan, titreyen bir vücut.

Vay be dedim, devrinin devi olan bu adama bu duruma geleceği söylense inanırmıydı acaba.Para, şöhret, etrafını saran bayanlar, ağzından her çıkan sözün haber olması ve sonuç acı gerçekler ile yaşanan bir yaşlılık.

Aynı gün bu konu ile ilgili yaşadığım diğer olay da, ayağını kıran yaşlı komşumdu.Ziyaretine gittiğimde, yatıyor, kendisi gibi yaşlanmış eşi bir şeyler yapmaya çalışıyor ama, belli ki yıllarca yapmadığı bu işler ona ve eline yabancı eline yakışmıyor, beceremiyor..

Ev dağınık, gazeteler, bardaklar vs.Kalkıp hepsini bir anda toplayıp, mutfağa gidip yemekleri var mı diye bakmak geliyor içimden.Ama yapmıyorum tabii ki.Çünkü bu hareketim belki de onları incitecek.İki evlatları var, doğal olarak evliler ve çalışıyorlar.Sürekli gelip bakma durumları olur mu bilmiyorum.

İşte o anda da şunu düşünüyorum, evladın bile olsa kimse yaşlı, dağılmış, şikayetlenen, bir insanla ve enerjisi düşmüş bir evde vakit geçirmek istemez.Yaşam içinde herkes belli sıkıntılar ve stresli durumlarla yaşıyor.Bundan olsa gerek nasılsın sorusu karşısında bu sorunun gerçek cevabını duymayı da kimse istemez. Duymak istediği söz mutlaka iyiyim sözüdür.

Evladın bile olsa kimse sürekli ağrılarından, hastalıklardan bahseden, ya da eşini şikayet eden, biri ile zaman geçirmek istemez. Şu anda belki bunları yazmak çok kolay uygulamak zor ancak bugün kendi kendime bir söz verdim.İlerde çok yaşlandığımda sürekli şikayet eden, evlatlarını vicdanen rahatsız ve huzursuz eden bir anne olmayacağım.Bunun için de ne yapmak gerekir diye düşündüm.Yaşlılığa yatırım adına insanın mutlaka kendine yetebilecek bir ruh hali geliştirmesi gerektiğine karar verdim.

İnsanların hobileri olması gerekir bunun için de, mesela kitap okuyabilir,el işi yapabilir, bulmaca çözebiliriz.Ya da eğer sağlığımız elveriyorsa turlara katılmak, değişik arkadaşlar edinmek, belki çiçek böcek ile uğraşmak ya da evde beslenebilecek bir hayvan edinmek de kendimizi meşgul etmek adına faydalı olabilir.Çünkü ben insanın yaşla yaşlandığına inanmıyorum.Bana göre insanlar kendilerine olan ihtiyaç azaldığında yaşlanmaya başlıyor. Boşlukta kaldığı, yapacak bir uğraşı olmadığında yaşlanıyor.

Bunun sonucu da sürekli yakınan, şikayetlenen, eleştiren, karşısında ki insanı bunaltıp, kendinden uzaklaştıran yaşlanmış insanlar.

Yaşlanmak kaçınılmaz bir son.Belki de çok güzel bir dönem, tüm hayatın bir bilançosu.Ancak gençleri, çocuklarımızı kendimizden soğutmamak ve kaçırtmamak için, Allah çılgın ve eğlenceli yaşlılar olmayı nasip etsin.Öyle ki , kimsenin dili bize yaşlı demeye varmasın, yaşam enerjimize ve hala sımsıkı hayat bağımıza maşallah desinler.Vücudun yaşlanması kaçınılmaz, ruhu yaşlandırmamak elimizde.Ağrılara gelince onları kendi başımıza kaldığımızda kendi içimizde yaşarız nasıl olsa.

Bu yazı da burada dursun belki bir gün yaşlanırsam okurum.

Sevgiyle…

Etimek Tatlısı

Öyle tarifler vardır ki yıllardır bıkmadan yapılan ve her defasında ilk yapılıyormuş gibi evde heyecan yaratıp memnuniyet duygusu yaşatan.Her seferinde aynı lezzeti yakalayıp afiyetle yediğiniz.Yıllar geçip binlerce tarif uygulasanız da vazgeçemediğiniz.

Etimek Tatlısı

Sizlerin de böyle tarifleri mutlaka vardır.Benim o tariflerimden biri de bu etimek tatlısı işte.Her seferinde babangamın mutlulukla tükettiği, ne tatlı yapayım diye sorduğumda aldığım tek cevap olan etimek tatlısı.Aslında hem şerbetli hem sütlü tatlı sevenler için ikisi bir arada bir tarif.Buna rağmen son derece hafif, iç baymayan yedikçe yemek isteyeceğiniz türden bir tatlı.Sitemde daha önce tarifini vermiştim ancak her şeyin yenilendiği bir çağda bu tarifimin fotoğrafı da yenilensin istedim.

Haydi bu yeni haftaya bu güzel tatlı ile merhaba diyelim.Ağzımız tatlı, ruhumuz tatlı, bereketli bir hafta yaşayalım.

Bu tatlının en büyük özelliği etimekleri düz şerbet yapıp ıslatmıyor olmak.Şekeri karamelize edip o şekilde ıslattığımız için etimeklerin renkleri kızıla boyanıyor.Güzel bir kokusu ve tadı oluyor ve dediğim gibi hem şerbetli hem de sütlü  tatlı sevenler için ikisi bir arada bir tarif.

Feshane’de Hatay Günleri

Hatay’ın tarihini anlatacak değilim.Onu çok güzel yapan arkadaşlar var, isteyen oradan isteyen internetten en geniş hali ile bulup okuyabilir.Benim bütün derdim yemek kardeşim. 🙂 Hele ki yöresel dedin mi uçup gidesim geliyor her bir yere.

Feshane'de Hatay Günleri

Bazı arkadaşlarım çok şımardığımı ve fazlaca gezdiğimi kibarca ima ediyorlar.Gezmeyeyim de ne yapayım? Oturup temizlik mi yapayım, onu da yaptım yıllarca, hala da yapıyorum.Yemek mi yapayım, o zaten en birinci vazifem.Gezmeyeyim de ne yapayım? Allah’a şükür elim ayağım tutarken biraz gezeyim.

Bu yazının amacı duymayanlara duyuru yapmak ve bu güzelliği kaçırmamaları için küçük bir tanıtım ile onların hafta sonunu doldurmalarına yardımcı olmaktır.

Feshane'de Hatay Günleri

Bir arkadaş da Hatay’lı olup olmadığımı sordu.Hani Ankara günlüğüm de burada Hattena Hatay Sofrasını yazdım sonra da bu etkinliğe gittim ya Hatay’lı olduğumu düşünmüş.Hayır Hatay’lı değilim ama bu güzellikleri yazmak için illa ki o ilde doğmuş olmak gerekmiyor.Bu ülke bizim, bütün tarihiyle, kültürüyle ve insanıyla.Bütün bu güzellikleri gidip yerinde göremediysek o bizim ayağımıza geldiğinde neden kaçıralım ki bu fırsatı.

Feshane’yi herkes bilir sanırım. Hani çok eskilerde yeniçeri ordusunun yerine gelen yeni orduya üniforma dikmek için kurulan ve günümüzde uluslararası fuar, kongre ve kültür merkezi olarak hizmet veren feshane.Hani Ramazan Ayında bir sürü etkinlik düzenlenen feshane.

09-13 Nisan tarihleri arasında Hatay Günlerine ev sahipliği yapıyor şimdi.Bence kaçırmayın.Vakti olan bugün, çalışanlar, sizler de yarın ve Pazar gününüzü bu güzelliğe ayırabilirsiniz.

Hep dediğim gibi Hatay’a gitmedim ama gitmeyi çok istiyorum.Bütün bunlar da prova oluyor bana.Feshane’de Hatay ilinin tüm ilçelerinin açtığı standlar var.Önce onları gezip broşürlerden ya da görevli arkadaşlardan bilgi alabilirsiniz.

Feshane'de Hatay Günleri

Altınözü, Belen, Dörtyol, Erzin, Hassa, İskenderun, Kırıkhan, Kumlu, Reyhanlı, Samandağ, Yayladağı Hatay’ın ilçeleri.Hepsinin standları ve ürünleri, güler yüzlü insanları karşılıyor sizi.Sepet işçiliği, taş işçiliği, hattatlar, tahta oymacılar derken, yürüdükçe içinde kaybolmak isteyeceğiniz bir ortama dönüşüyor standlar.Tabii bunu yemeğe, ilgi duyanlar anlayacaktır.İlgi alanı olmayan arkadaşlar bu konuya biraz uzaklar maalesef.

Ev yapımı biber, domates salçaları, çeşit çeşit peynirleri ki lavaş peyniri, Hatay tellisi, künefe peyniri, dil peyniri, keçi tulum peyniri diye uzayıp giden bir liste, tereyağlar, her derde deva, ağız içi yaralara ilaç sayılan karadut şerbetleri, hakiki zeytinyağları, en hakikisinden nar ekşileri tadarak almak için emrinize amade.Ortada dolaşan meyankökü şerbeti dağıtan bir şerbetçi, yöre oyunlarını davul zurna eşliğinde sergileyen folklor grubu, alışveriş edenler, hemşehrilerini bulup sohbet edenler, yemek yiyenler derken mükemmel bir uyum deli bir curcuna.Sağ tarafa bakarken, oynayan folklor ekibi ile oynamak isterken, sol taraftan buram buram gelen zahter kokusu ve çığırtkan satıcılar.

Bir uçtan tadarak başladığınızda diğer uca varana kadar, tatlı tuzlu yiye yiye gidiyorsunuz.Bu arada çeşit çeşit doğal sabunlar.Defne sabunu başta olmak üzere, bıttım, portakal, gül sabunları.Portakal kolonyaları, turunç, patlıcan ve ceviz reçelleri.Tuzlu yoğurtlar, acılı acısız biber dolmaları, hatta maydanoz reçelleri.Kürek helvaları, kadayıf dolmaları, kadayıf sarmaları ve tabii ki künefe.

Feshane'de Hatay Günleri

Kongre merkezinin dışına çıkıp arkaya dolandınız mı ayrı bir dünya. Kavurmalar, dönerler, sini kebapları, oruklar, içli köfteler, kuru dolmalar, kabak tatlıları.

Ben daha fazla anlatmıyayım.Gidin, bir güzellik yapın kendinize.Tanıyorsanız bilgi tazeleyin, tanımıyorsanız, kendi ülkenizde bir ili, kültürü ve insanları ile tanımak için kendinize bir fırsat verin emin olun pişman olmazsınız.

Dikkat edeceğiniz en önemli şey rahat kıyafetler, düz ayakkabılar ve mümkünse aldıklarınızı taşımanıza yardım edecek insanlar ve araçlarla gidin. :)Çünkü emin olun sizi eli boş göndermiyorlar.

Sevgiyle….