Ramazan deyince sanırım ilk akla gelen şey pidedir.Ramazan Ayı’na özgüdür o çıtır çıtır mis gibi pideler.Fırın önünde pide kuyruğuna girmemiş,eli yana yana aldığı pideleri sevinerek evine getirmemiş insan yoktur.Çocukluğumun en güzel anılarındandır o pide kuyrukları.Sıra size gelip de pideyi aldığınız anda ,savaş kazanmış bir komutan edasıyla ,sırada beklemeye devam edenlere , sizi de Allah kurtarsın bakışı atılarak sıradan çıkılır.
Fırın pidelerinin yanında bir de pastane pidesi vardır ki,yumurtalı biraz daha tatlımsı tadıyla o da son derece özeldir.Çocukken fırından alıp geldiğimiz o sıcak pideleri ANNEM temiz bir sofra bezine sarardı.Hem sıcaklığını korusun hem de hamur olmasın diye.Mutfak mis gibi kokardı.Aslında yanına güzel bir peynir ve zeytinle yetip de artaracak bir öğündür.Fakat insanın gözü doymaz ya ,pide aldım bir tane de ekmek alayım ne olur ne olmaz mantığı.
Ramazan Ayı’nın başından beri hemen her yazımda belirtmeye çalışıyorum,israf etmeyelim diye.Varken alma ,önce olanı tüket felsefesi ile hareket ediyorum ben de.Babangam da ekmek almaya doyamayanlardandır.Bir ekmek alırmısın dersin,üç ekmek alır.Evde ekmek olsun yenir der hep.Bazen de yenmez işte.O zaman hemen bir tüketme şekli bulunur.
Bu tarif de tam olarak bayatlamış bütün ekmekleri ev halkına afiyetle yedirmelik bir tarif.Hatta tabakta kalmış peynirleri de değerlendirmeyi garanti ederek.